Suyun sağlığımız açısından önemi

Vücudumuzun yaklaşık olarak %55-60’ının sudan oluştuğunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Vücut hücrelerinin çalışması ancak suyla mümkündür. Su, vücudun bütün sistemlerinin uygun bir şekilde çalışmasında rol oynar. Bu nedenle susuz bir hayat asla düşünülemez, sağlıklı ve dinç kalmada suyun temizliğinin ve kalitesinin önemi hiçbir şekilde göz ardı edilemez.
Suyun yaşlara göre alınması gereken miktarını belirtmek gerekirse; bebeklerde yaklaşık 6 aydan itibaren, önceden kaynatılıp soğutulmuş su, ek içecek olarak biberonla veya fincanla verilebilir. Ancak 1-2 yaşlarındaki çocukların biberon yerine suyu fincanla içmeleri daha doğru olur. 3-5 yaşlarındaki çocukların günde yaklaşık 1,2 litre suya gereksinimleri vardır. Küçük çocukların dışındaki herhangi normal bir bireyin su ihtiyacı düşünüldüğünde; mevsime, kişinin çalışma biçimine, cinsiyete, yaşanılan yerin iklimine, yaşa ve vücudun ağırlığına göre değişim göstermekle beraber ortalama bir rakam vermek gerekirse günde 2,5 litre suya ihtiyaç vardır.
Su; vücuttaki toksinlerin uzaklaştırılmasında, kan basıncının düzenlenmesinde, vücut sıcaklığının ayarlanmasında, besinlerin hücrelere kadar taşınmasında ve böbrek taşının önlenmesinde önemli rol oynamaktadır.
İçme suları, belirli temel minerallerden asgari düzeyde içermelidir. Bu nedenle minerallerden arındırılmış suların uzun dönem boyunca tüketilmeleri sağlık üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir.
Suyu az içmek kadar çok içmek de olumsuz etkiler yaratabilir. Çok fazla miktarda su, vücuttaki sodyumun seyrelmesi sebebiyle tehlikelidir. Bu dengesizlik; bilinç bulanıklığı, inme ve koma gibi çok ciddi problemlere neden olabilir. Dolayısıyla her zaman ve her durumda olduğu gibi su içerken de kararlı olmak çok önemlidir.

Sözlerimi konu ile ilgili bir mani ile sonlandırmak istiyorum:

Su aziz su hayattır
Susuz beden sakattır
Düzensiz beslenmenin
Hastalığı on kattır
Sait KÜÇÜK (Sadık Miskini)