SELİM İLÇEMİZİ TANIYALIM

30 Eylül Selim'in kurtuluşu

Hazırlayan :Erdinç Tip Yazar - şair
Selim ilçesi, Kars ilimize 30 km. yakınlıkta olan bir ilçemizdir. Coğrafi yönden ova sayılabilecek bir alan üzerine kurulmuştur. Diğer ilçelerimize göre hızla gelişen ve nüfus oranın da büyük artış olan bir ilçemizdir. Son yıllarda artan esnaf sayısı bunun bir göstergesidir. Zengin mera, çayır ve verimli tarlaları vardır. Tarım ve hayvancılıkla geçini sağlayan bölge halkı için önemli bir konuma sahiptir. Bunun yanında bol miktar da akar su ve içme suyu kaynakları vardır.
Hafta da iki gün izin verilen ve diğer ilçelerden bile çok sayıda vatandaşların hayvanlarını getirip pazarladığı hayvan pazarı vardır. İlçe merkezinde 4 ilköğretim okulu, biri Anadolu olmak üzere 3 Lise ve 1 Anaokulu bulunmaktadır. İlçe merkezinde 5 tane de Cami bulunmaktadır. Yine ilçe merkezinde 2 tane hastane vardır. Selim ilçemize bağlı 53 köy vardır. Köylerde vatandaşlarımız tarım ve hayvancılığın yanında iyi sayılabilecek oranda hayvan besiciliği de yapmaktadır. Özellikle kurbanlık hayvan besiciliği yaygındır. Vatandaşlarımız yazları çeşitli gezi, panayır ve ziyaret değimiz etkinlikleri düzenlerler. Düğün mevsimleri genelde yaz ayına denk getirilir. Kültürel yönden zengin sayılan bir ilçedir. Özellikle folklorda neşeli ve hareketli oyunları vardır.
Selim ilçemiz aşıklık geleneğine fazlasıyla sahip çıkan bir ilçemizdir. 1700’lü yıllarda yaşayan Aşık Tüccari’den günümüze kadar onlarca aşık yetişmiştir. Bu aşıkların bir çoğu aşıklık geleneğinde nam yapmışlardır.

İsimlerini yazdığım aşık ve şairlerimiz bunlardan sadece bazılarıdır :
Aşık Tücari , Aşık Zemini, Aşık Mehmet Ali ikrami, Aşık Dursun Cevlani, Aşık Kurbani Kılıç, Aşık Üzeyir Pünhani, Aşık Rüstem Alyansoğlu, Aşık ve yazar Nazım İrfan Tanrıkulu, Şair ve Yazar Erdinç TİP , Aşık Celal Bulut, Aşık Enver Ummanoğlu, Aşık Mustafa Aydın, Aşık Paşa Susanoğlu, Aşık Mustafa Aladağ, Aşık İlhami Gamlı, Aşık Bedri Sinan Boz, Şair Muzaffer Boz, Şair Muhsin SÖĞÜT, Şair Osman Demir
Aşıklık geleneğine gönül vermiş ve aynı zaman da şair olan Erdinç TİP bölge aşık ve şairleri üzerine araştırmalar yaparak aşıklarımızı gün yüzüne çıkarmaktadır. Bu alanda 2008 yılında “ Selim’li Halk Şairlerimiz” adında bir kitap hazırlayıp yayınlamıştır. İlçe halkı kışları ise genelde at yarışları ve cirit müsabakaları düzenleyerek günlerini geçirmeye çalışırlar. Selim ilçemizi temsilen kurulan “ Selim Gençlik Spor” da gençlerimizi spora yönlendiren bir konuma sahiptir. Yemek kültürü de bir hayli zengin olan ilçe halkımız barış, güven ve kardeşlik içerisinde yaşamaktadır. Misafirperverdirler ve kapısı daima misafirlere açıktır.


Erdinç TİP
Araştırmacı- yazar- Şair

SELİM’Lİ BAZI AŞIKLARIMIZI TANIYALIM :


AŞIK TÜCCARİ (1720-1805)

Selim’in Büyükdere (Tiknis) köyü doğumlu Âşık Tüccari 1720 ile 1805 yıları arasında yaşamış kudretli bir âşıktır. Yaşadığı dönemde “Ustad” diye anılan Tüccari hakkında ki ilkyazı Kars’ta 1939 yılında yayınlanan Doğuş Dergisi’nde ki bir inceleme yazısıdır. Şiirlerinin çoğu derlenemeden yitip giden Aşık Tüccari’nin kayıtlara geçmiş şiiri pek azdır. Kendisinin düzmüş olduğu Eşref Bey adlı bir de hikâyesi mevcuttur. Bu şairimiz Tecnis ve Divan’da pek ustadır. Şiirleri günümüz ozanları tarafından okunmaktadır.

İNCİDİR ( Divan )

Dü çeşmim kan ağlamaktan gözlerim yaş incidir
Kadir kıymet bilmeyenler yaren yoldaş incidir
Dinle sözüm al nasihat konuşma cahilinen
Cahil de bir kem söz var ki değse bin baş incidir

Kadir Mevla’m sebepkâr et bezirgânlar kânına
Yüküm cevahir yüküdür bakır çatmaz yanına
Sarraf olan kıymet biçsin lalima mercanıma
Sarraf olmayan ne bilir sanar her taş incidir

Kamilinen haşrolmayan kendisin evla bilir
Dinleme cahil adamı özünü derya bilir
Der TÜCCARİ yar elinden çektiğim Mevla bilir
Mevsim ihtiyar olunca dağları kış incidir

BİHABER

Uğradım barigâhına hâbda canan bi haber
Yüz sürdüm hâk i payine sahip-zaman bi haber
Bülbül gülün hasretinden ömrünü sarfeyledi
Soldu gül bozuldu gülşen bağda bağban bi haber

Çerh i gerdunun elinden olmadı şad ortalık
Zulmle adalet olunca olmaz abât ortalık
Yetiş Mehti Ali Resul oldu berbat ortalık
Ara yere fitne düştü tahtta sultan bi haber

TÜCCARİ der sohbet etsem âb-rûyi keman ile
Ne lazımdır derd-i dilim anlatam lisan ile
Kâmil katiba yazdırdım arzuhalim kan ile
Okudu kanlı Alişan ehl-i divan bi haber

HİCRAN OTAĞI

Hicran otağında gam köşesinde
Geldi dert benimle imtihan oldu
Yığıldılar hicran seyircileri
Açıldı bir dükkan bir divan oldu

Aşk-u sevda çekti beni meydana
Ayrılık ataşı kâr etti cana
Onlar bir yan oldu ben de bir yana
Ben tek başım nice bin düşman oldu

Yığıldılar derildiler geldiler
Katipler deftere kalem çaldılar
TÜCCAR eydur intikamım aldılar
Ciğer paralandı dil büryan oldu
DÜŞTÜ

Etrafı dayalım desti şanelim
Taranmış muyların gerdana düştü
Muhabbet sana düştü
Ataşın cana düştü
Can tende bihuş oldu
Gönül hicrana düştü
Giyindi kuşandı muy şitelendi
Sanki süsen zülf-i reyhana düştü

Dilber dengin ol İran’da bulunmaz
Kestin damarımı kan da bulunmaz
İnsaf sende bulunmaz
Hükmün handa bulunmaz
Bu boyda bu simada
Gürcistan’da bulunmaz
Sen tek güzel hiç bir yanda bulunmaz
Melektir cennetten cihana düştü

Biz de nuş eyledik Mim-ya tasından
Serhoş olduk güzellerin sesinden
Yar giyinmiş hasından
Doyulmaz libasından
Ağız püşte dil amber
Misk kokar reyhasından
Biçare TÜCCARİ aşk belasından
Desti busedüben dâmana düştü


DURSUN CEVLANİ (1900-1974)

Aşık Dursun Cevlani, Kars’ın Sarıkamış ilçesinin Akyar Köyü’nde 1900 yılında doğdu. Alaylı topçu yüzbaşısı Hasan Efendi ve Melek Hatun’un oğludur. Dursun Cevlani, yedi yaşında saz çalmaya heves etmiş ve komşuları Yusuf Ağa’nın yanında çırak olarak uzun süre aşık geleneğini ve saz çalmayı öğrenmiştir. Ustasının ölümünden sonra Kars’ın Oluklu Köyü’nden Aşık Bektaş adındaki halk ozanına çırak olmuş, bu sıralarda kendi şiirlerini de söylemeye başlamıştır.

İlk şiirlerinden olan “Leyla’m Leyla’m” koşmasını, Kars’ın Kağızman ilçesinin Yalnızağaç Köyü’nden Lalezar adında bir genç kız için yazmıştır. Köylerine gidip çeşme başında gördüğü ve aşık olup şiirler yazdığı bu güzel kız ile evlenmiştir. On beş yıllık mutlu evliliklerinden üç çocukları olmuştur. Ozan, 10 Haziran 1941’de çok sevdiği eşi Lalezar’ı, yaylada dördüncü çocuklarını dünyaya getirirken kaybetmiş ve ölümünden sonra eşi için çok sayıda ağıt yazmıştır. Erzurum’un Kürkçü Köyü’nden Saadet ile yaptığı ikinci evlilikten de üç çocuğu olmuş ve ilk çocuğu olan kızına Lalezar adını koymuştur. Aşık Cevlani, yılın dokuz ayını gurbette, geri kalan üç ayı da, köydeki tarlalarıyla uğraşarak geçirirdi. Yurt gezilerini hiç ihmal etmez ve gezip dolaştığı yerlerde Kars’ı hatırlar ve hasretini yazdığı şiirlerle dile getirirdi. Dursun Cevlani’nin 1950 yılında Kıbrıs’a gidişi ve oradaki Türk mücahitlere destek oluşu ayrı bir önemli serüven olmuştur. Aşık Cevlani, uzun yıllar Ankara Radyosu, Yurttan Sesler bölümüne yurdun çeşitli yörelerinden derlediği türküleri ve kendi eserlerini vererek TRT, THM repertuarına önemli katkılarda bulundu. 1958 ve 1960 yılları arasında Muzaffer Sarısözen’in yönettiği “Yurttan Sesler” programına sesi ve sazıyla sürekli katıldı. 1960 yılında, Ankara Belediyesine Hayvan Takip Memuru olarak girdi. 1965 yılında ilk kez tarafından kurulmuş olan Türkiye Aşıklar Derneği’nin başkanlığına seçildi. Her iki görevini de trafik kazası geçirdiği 18 mayıs 1969 yılına kadar sürdürdü. Bu kaza sonucu, ayağında açılan yara bir türlü iyileşmedi… ve bununla birlikte nefes darlığı ve kalp yetersizliği şikayetleri ozanın sağlığı üzerinde kötü etkiler yarattı. Daha çok güzelin, iyinin ve iyilerin aşığı olan Aşık Dursun Cevlani 20 Ocak 1975 Pazartesi günü gözlerini hayata kapadı.

Başlıca eserleri:

Kars’tan Sesler (1951), Kıbrıs Seyahatnamesi (1952), Bülbüller (1958), Daha Daha Nelerim Var (1958), Aşıklar Dilinde Kıbrıs (1969). Plağa okuduğu eserleri: Leyla’m, Bir Sen İç Sevdiğim, Ağaç Destanı, Semai, Güzelleme, Kağızman’da Bağım Ola, Kiziroğlu Mustafa Bey ( taş plağa 1941 yılında alınmıştır ) Ankara Radyosu’nda okuduğu eserlerini, Muzaffer Sarısözen Hoca, 1943 yılında notaya almıştır. Ozanın eserleri, öğretmen ve sanayici iş adamı oğlu Fikret Cevlani ve damadı emekli öğretmen Halil Kaya tarafından toparlanmış, 1999 yılında kitap haline getirilmiştir. Ayrıca ozanın eserleri, Milli Kütüphane ve Ankara Devlet Konservatuarı’ndaki arşivlerde de mevcuttur.


LEYLAM

Gene bahar oldu bezendi dağlar
Hasretlik kâr etti gel Leylam Leylam
Yar senin ateşin sinemi dağlar
Gönülde mihmanım ol Leylam Leylam

Aşkın beni vurdu derbeder etti
Eyüb’den çok çektim cana kâr etti
Yıktı bu gönlümü virane etti
Yana yana oldum kül Leylam Leylam

Ta ezel tecellim kurmuş temeli
Leyla’yı severim Mecnun misali
Koy bana desinler Yusuf sevdalı
Olaydım kapında kul Leylam Leylam

Leyla Leyla dedim dağlar başında
Ot yayıldım çimen bitti dişimde
Bütün kuşlar yuva yaptı başımda
Gel buna bir çare bul Leylam Leylam

CEVLANİ bu halde kamandım kaldım
Yar senin derdinden sarardım soldum
Ben de Mecnun gibi Mevla’mı buldum
Kendine bir çare bul Leylam Leylam

YUNUS EMRE’YE

Allah diye yanan yiten,
Selam sana Yunus Emre,
Cananı canı terk eden,
Selam sana Yunus Emre

Aşkın deha şanın beka.
Ünün şalmışsın afaka.
Sözün gözün özün Hakka.
Selam sana Yunus Emre

Arayı arayı buldun,
Taştın gönüllere doldun,
Sen ölmedin mektep oldun,
Selam sana Yunus Emre.

Rahat etsen Hak katında.
Güçlü iman var katında,
Erenlerin sıfatında,
Selam sana Yunus Emre.

Cismin gitti, ismin kaldı,
Devir döndü zaman geldi,
Adını "Çifteler" aldı,
Selam sana Yunus Emre.

Göreyim nur yüzün hani,
Ey Piri Sultan'i fani,
Geliyor Dursun Cevlani,
Selam sana Yunus Emre.

KARS DESTANI

İşitin ağalar tarif edeyim,
Yine yada düştü elleri Kars’ın,
Güzeller giyinir toyda, bayramda,
Karışır yeşille alları Kars’ın.

Havası çok güzel, yelleri eser,
Kalesi muhkemdir şiddetli hisar,
Suyu abıhayat, selsebil, kevser,
Coş vererek çağlar selleri Kars’ın.

Aşığı coşturan aşk havasıdır.
Serinde coş veren gam deryasıdır,
Dursun Cevlani’nin şen yuvasıdır,
Gözümde tütüyor yolları Kars’ın.


BEN NEYLEYİM BU DÜNYAYI

Ben neyleyim bu dünyayı
Nasibime çile düştü
Büyüttüm bir gül fidanı
Goncaları ele düştü
Bahtım benim arkadaşım
Taştan aşa değidi başım
Göksüme aktı gözyaşım
Çiğ tanesi güle düştü
Aştım sevda yamacını
Yedim hasret kırbacını
Rüzgar okşadı saçımı
Şimdi fırkat yele düştü
Cevlani sarardı soldu
Firkat oduyla kül oldu
Aşk ne yaman imiş bildi
Gönlüm çölden çöle düştü

RÜSTEM ALYANSOĞLU (1939 – 1981)

1939 yılında Selim ilçesinin Baykara köyünde doğdu. Âşıklık geleneğine ilişkin ilk bilgileri yörenin âşıklarından olan babası Hüseyin Alyansoğlu’dan aldı. Köyüne gelen bir göçebe kızı olan Bergüzar’a âşık olduktan sonra şiir yazmaya ve bağlama çalmaya başladı. Önce yöredeki, daha sonra Türkiye’nin öteki yörelerin deki bir çok âşıkla tanışıp karşılaşma olanağı buldu.
Kendi anlatımıyla, Kuzeydoğu Anadolu’nun ünlü âşıklarından Şenlik ve Sümmani’nin etkisinde olan Aşık Alyansoğlu, hem usta malı türküleri hem de kendi türkülerini söyledi. 1970 yılından itibaren Konya Âşıklar Bayramına katıldı. Çeşitli dallarda birincilik ödülleri aldı. Şiirlerinde ağırlıklı olarak gurbet, yoksulluk gibi konuları işledi. Öteki dallarda da birçok örnek verdi. Aşıklık geleneğini yurtiçinde ve yurt dışında devam ettirdi. Birkaç tane de çırak yetiştirdi. Bunlardan bir tanesi de yeğeni Mansur Alyansoğlu’dur. 41 yaşlarında iken yakalanmış olduğu amansız bir sarılık hastalığından kurtulamayarak 21.10.1981 yılında arkasında eşini ve gözü yaşlı 5 çocuğunu bırakarak Hakkın rahmetine kavuşmuştur.


KARA TOPRAK

Bunca gelip gidenleri
Koymuyor bu kara toprak
Nice canları yedi de
Doymuyor bu kara toprak

Bunca çalıştığım boşa
İsmini yazarlar taşa
Ne ağa der ne de paşa
Saymıyor bu kara toprak

ALYANSOĞLU’yum ozanım
Asıl senmişsin mekânım
Çok bağırdım ala canım
Duymuyor bu kara toprak

NERDE

Cahil insan ile edersen pazar
Maya nerde zarar nerde kâr nerde
Gün gelir ki dostu dostunan üzer
Selam nerde sabah nerde sır nerde

Mevla emreyledi levh-i kaleme
Melekleri boyun eğdi selama
Nur-u didarına vardı kelâma
Musa nerde asa nerde Tur nerde

ALYANSOĞLU derler boş geçti zaman
Eyüp’e dert verdi Yusuf’a zindan
Hızır’a aşk verdi Yunus’a umman
Balık nerde Yunus nerde tor nerde

YOKSULUN

Dünyaya gelmeden felek peşinde,
Asla hiç güler mi yüzü yoksulun.
Bir lezzet görmedi tatlı aşında,
Kurumuş temelden tuzu yoksulun.

Durmadan baktırır her gün falına,
Saat bulmaz kayış bağlar koluna,
Beş kuruş getirip versen eline,
Tutmaz eli, görmez gözü yoksulun.

Yastığı şapkadır, ceket yorganı,
Yavan ekmeğidir kuru soğanı,
Bir çuvalı vardır bir de urganı,
Kaldırmaya tutmaz dizi yoksulun.

ALYANSOĞLU bu ahvale erilmez,
Dolu vurdu çiçekleri derilmez,
Her ne söylenirse kulak verilmez,
Yalan olur doğru sözü yoksulun.

BAYRAM GÜNLERİNDE

Komşular bir birisine,
Vara bayram günlerinde.
Açılan dil yarasını,
Sara bayram günlerinde.

Bayram günü arzusunu,
Unutsunlar sızısını,
Dertli anam kuzusunu,
Sara bayram günlerinde.

ALYANSOĞLU şiir düzdü,
Düzdükçe göz yaşı süzdü,
Kıbrıs’a bir tebrik yazdı,
Vara bayram günlerinde.


MUHANNET

Çok zamandır terk eylemiş yurdunu
Gelip hanesine dönmez muhannet.
Soran yok ki bu garibin derdini
Geçer selamını vermez muhannet.

Yabancılar bağlarından gül çeker
Kulaklarım ses de, gözüm yol çeker
Ne haber gönderir ne de tel çeker
Mektup da halimi sormaz muhannet.

Alyansoğlu yüreğinden karalı
Gönüller yakındır menziller aralı
Vurdu yüreğimden koydu yaralı
Gelip yaralarım sarmaz muhannet.

Mustafa AYDIN

30.01 1963 yılında Kars ili, Selim İlçesi, Beyköy Köyünde doğdu. Babasının adı Ali, annesinin adı Zeynep’tir. Beş erkek bir tane de kız kardeşi var. İlkokulu kendi köyünde, liseyi ise Sarıkamış ve Erzurum’da bitirdi. 1980’li yıllarda aşık Mevlüt İhsani’yi tanıdıktan sonra aktif olarak aşıklık geleneğine başladı.1983 yılında askerliğini Balıkesir ordu evinde tamamladı.
Yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda festival ve şölenlere katıldı. Çeşitli dallarda 1. ncilik, 2. ncilik ve 3.üncülük ödülleri aldı. 6,7 tane Avrupa ülkesini gezdi. 1992 tarihinde Gazi Eğt. Fakültesi mezunu olan Melek hanımla evlendi. Oğlu Ferhat ve kızı Esra olduktan sonra eşi Melek Öğretmeni hazin bir trafik kazasında kaybetti. İkinci evliliğini Ankara’lı Sakine hanımla yaptı. Bu hanımında da Büşra adında bir kızı oldu. Şimdiye kadar 15 kaset, 12 CD. 4. VCD. 6 Klip çalışması yaptı. Hayatı hakkında bir çok mezuniyet ve Yüksek lisans tezi hazırlandı. “ Kar Çiçeği” adında bir de şiir kitabı yayına hazırdır. Hâlen Ankara, Batıkent’te ikamet etmektedir.

DİVAN

Hak Teala kullarına hidayeti bildirir
İki cihanın serveri Muhammet’i bildirir
Sen olmazsan alemleri yaratmazdım sevdiğim
Habibi zişana olan muhabbeti bildirir

Şümür, Mülcem, İbni Sebe cehaleti işledi
Ehli beyte düşman olma cesareti işledi
Kıydı evladı Rasul’e cinayeti işledi
Küreyi arza kan döküp ihaneti bildirir

Yecüc, mecüc kavmi çıkar deccal, şeytan birleşir
Ey Mustafa bir gün ola ehli iman birleşir
Hızır, Mehdi, Mesih gelir ahir zaman birleşir
Kün feyekün emri ile kıyameti bildirir

Mustafa Aydın düşmanı güldürmeden yaşayın
Gülün etrafı dikenli soldurmadan yaşayın
Sevgi ölçülmez nesnedir öldürmeden yaşayın
Adem’in nesli kardeştir zürriyeti bildirir

KIZIM

Fırtınası eksik olmaz
Hayat dağı kardır kızım
Ana, baba yeri dolmaz
Dar gününde yardır kızım

Hak emrine ol amade
İffet ile yaşa sade
Yüzündeki saf ifade
Ak alnında nurdur kızım

Yaradan’a olma asi
Kötülerden çekme yası
Yanlışların çirkin sesi
Gül etrafı hardır kızım

Arkadaşın zevke zorlar
Mesken olur pavyon, barlar
Göz üstünde yıldız parlar
Dost düşmanın vardır kızım

GURBET ELLERDE

Öyle bir zamanda bırakıp gittin
Bensiz garip kaldın gurbet ellerde
Gönlümün bağında gül gibi bittin
Çiçek açtın soldun gurbet ellerde

Bir sabah girmiştik can pazarına
Yüreğimi koydum köy kenarına
Dualar gönderdim toy mezarına
Yarim garip öldün gurbet ellerde

Çeyizini bohçaladım bağladım
Nazlı yarim başucunda ağladım
Yüreğimi hasretinle dağladım
Bağrımızı deldin gurbet ellerde

Oğlun Ferhat anam nerde soruyor
On bir aylık Esra’m artık yürüyor
Ders verdiğin öğrenciler soruyor
Ebedi mi kaldın gurbet ellerde

Çok muhabbet tez ayrılık getirdi
Melekler Meleğim alıp götürdü
Nazar mıydı yuvamızı batırdı
Bizi derde saldın gurbet ellerde

Mustafa alnına garip yazıldı
Birlikte kurduğum yuva bozuldu
Şehitler yurduna mezar kazıldı
Uykuya mı daldın gurbet ellerde

ZİNCİRBENT
-KOŞMA-

Ela gözlüm seni tutsak etmişler
Bana ömür boyu ceza diyorlar
Sana sevilmeyi yasak etmişler
Bana yanacaksın köze diyorlar

Köze diyorlar ya sevda yarası
Her gönülden ayrı yanar çırası
Sevda esirinin aşk macerası
Karıştı maziye söze diyorlar

Söze diyorlar ya derman ve zehir
Her ikimize de çektirir kahir
Senin göz yaşların çağlayan nehir
Bana kurumayan göze diyorlar

Göze diyorlar ya dert dolu pınar
Bu sudan içmeyen içeni kınar
Bin tane aşığa bir damla sunar
Bu aşk badesine rıza diyorlar

Rıza diyorlar ya ruh onun yeri
Kalbim durak oldu aklım serseri
Gönül hikayesi hayat eseri
Aşkın kitabını yaza diyorlar

Yaza diyorlar ya yazmayla bitmez
Sevda Mustafa’nın serinden itmez
Uydu yerleşemez kozmonot gitmez
Her gönül bir büyük feza diyorlar


AŞIK RAHİM BAYKARA

1956 yılında Kars’ın Selim ilçesine bağlı Baykara köyünde doğdu.
Henüz 9-10 yaşlarında abisi Aşık Fazıl Baykara’dan esinlenerek aşıklık geleneği ve kültürüne ilgi duydu. O yıllarda zeytinyağı tenekesinden cura saz temin ederek saz çalmaya başladı. Kars’da orta okula giderken Murat Çobanoğlu’nun aşıklar kahvesine giderek bu ozanlık kültürünü yaşam haline getirip orada bu geleneği ustalardan geliştirmeye çalıştı.

1974 yıllarında Sarıkamış’ta Aşık Mevlüt İhsani ustadan iki yıl boyunca aşıklık konusunda dersler aldı. 1976 yılında askerlik görevini yaparak 1980 yılına kadar 7 plak çıkardı.

Ayrıca "Karışık Aşıklar" adında kaseti vardır. 1980 yılında Hollanda’ya yerleşti halen Hollanda-Rotterdam’da ikamet etmektedir. Burada Türk Aşıklık Geleneğini gurbetçilerle paylaşarak sürdürmektedir. Evli ve beş çocuk babasıdır.

GARİP KUŞ

Garip kuşlar gibi çör çöp topladım
Yuva yapamadım dala hasretim
Ana kucağı sıcaktır sıcak
Yavruya dur diyen kola hasretim

Gurbet elde kimse bilmez zarımdan
Gören uzak kaçar ahu zarımdan
Ayrıyım yarimden yavrularımdan
Gel bana sen sor ki böyle hasretim

Bu hayat çekilmez zor derler bana
Neden sevmeyene yar derler bana
Kime can dediysem çor derler bana
Halden anlamayan kula hasretim

Rahim BAYKARA'yım neden ağlarım
Sıladan uzaktayım kara bağlarım
Görünmez gözüme anam bağlarım
Ya beni okşayan yele hasretim.

Bedri Sinan BOZ

1972 Yılında Kars’ın Selim ilçesinin Beyköy Köyünde dünyaya geldi. İlkokul mezunu olan aşığımız okulu kendi köyünde okudu. Köyde yaşadığı süre içerisinde tarım ve hayvancılıkla uğraştı. 17 yaşında iken aşıklık geleneğiyle tanıştı. Ustası Murat Ozanoğlu’ndan dersler aldı. Şu anda İzmir’de ikamet etmektedir. Aşığımızın bir tanede kaseti vardır. Sanat hayatını etkin bir şekilde devam etmektedir. Türkiye’deki bir çok etkinliğe ve televizyon programlarına katılmaktadır. Hayatı ve sanatı üzerine Üniversite öğrencileri tez hazırlamaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.

DİVAN

Otuz iki farzı ile Kur’an Hakkı zikreder
Yüz on dört sure içinde her an Hakkı zikreder
Başın kaldır semaya bak bulutlardan ibret al
Karlı dağın başındaki duman Hakkı zikreder.

İnsanoğlu beşer, mahluk, üst üste eder hata
Nedense dili dolaşır varınca hakikata
Allah’ı tesbih eyleyip çıkarken Arafat’a
İbrahim’in götürdüğü kurban Hakkı zikreder.

Bu öyle bir kapıdır ki görenler sevdalanır
Kamiller baş tacı olur, cahiller kovalanır
Kafiyeler coşa gelir, türküler havalanır
Bedri Sinan’ın yazdığı divan Hakkı zikreder.

GİDERİM

Ardıma bakmadan gözlerim dolu
Düştüm tozlu yola çektim giderim.
Belki bir divane belki de deli
Kaderimdir boyun büktüm giderim.

Bilemedim yazan yazmış anlıma
Benim kastım neydi kendi canıma
Hasret ağacını vurdun gönlüme,
Bin bir çile inen diktim giderim.

Nice ıstıraplar çektin Sinan’ım
Göz yaşın sinene döktüm Sinan’ım
Dedim gizli sırrı söyle Sinan’ım
Onu da kalbimde söktüm giderim.

OĞUL

Sende benim gibi topraktan cansın
Gurbet kazanında pişersin oğul!
Büyük lokma yede büyük söyleme
Dilin belasına düşersin oğul!

Otur bir mecliste arifi dinle
Her zaman sen öğün benliğinle
Ölene dek yürü şerefle, şanla
Ölsen de gönülde yaşarsın oğul!

Olur ya insandır yolda azarsan
Nasihat verene dönüp kızarsan
Sevdiğin dostuna kuyu kazarsan
Kazdığın kuyuya düşersin oğul!

Gönül ister ömür boyu gülesin
Seslenince feryadıma gelesin
Son pişmanlık fayda vermez bilesin
Kendi ettiğine şaşarsın oğul!

Bedri Sinan’ın sözünden şaşma
Yelkeni açıp da yüksek den uçma
Her dostum diyenin peşine düşme
Sende benim gibi beşersin oğul!


Şair Erdinç TİP ( Erdinç Hoca)

1976 yılında Kars’ın, Selim ilçesi, Hasbey köyünde 10 çocuklu bir ailenin 9’uncusu olarak dünyaya geldi Lisans mezunu olan Erdinç TİP, İlkokulu kendi köyünde, Ortaokulu Selim Eskigazi Köyü, Hacı Abdulhadi CİHANGİR Ortaokulunda bitirdi İki yıl Medresede Arapça eğitimi gördü Daha sonra 1993’te başladığı Kars İmam- Hatip Lisesinden 1996 yılında mezun oldu Askerliğini sırasıyla Afyon/ Emirdağ ilçesi, Kütahya Er Eğitim Taburu ve Mardin/ Mazıdağı ilçesinde yaptı
Şu anda Burdur ili Gölhisar ilçesinde imamlık yapmaktadır İmamlık yaptığı sırada Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi lisans programını tamamladı. 2015 yılında TRT ve Diyanet İşleri Başkanlığı ortak çalışması olan “ Gönül Köprülerimiz” adlı programda belgeseli çekilerek TRT 1’de yayınlandı. Görev yaptığı sırada çeşitli zamanlarda İlçe müftü vekilliği ile İmam Hatip Lisesinde derslere girmektedir…

Şiirleri çeşitli Gazete, dergi ve kitap araştırmalarında yayınlandı Yine şiir ve yazıları bir çok internet sitesin de yayınlanmaktadır… Şiirlerini genellikle kafiyeli ve hece veznine göre yazan Erdinç TİP, serbest olarak da şiirler yazmıştır Şiirlerin de “ Erdinç Hoca” mahlasını kullanmaktadır. Yayınlanmış şiirlerinden başka klasöründe 300 den fazla şiiri bulunmaktadır Ayrıca Divan, Tecnis ve Semai şiirini de ustaca yazmaktadır
Evli ve Şeyma Zelâl ile Muhammed Beşir adında iki çocuğu vardır

Yayınlanmış eserleri:

1. İlk Cemre ( şiir )
2. Selim’li Halk Şairlerimiz ( Araştırma )
3. Selim’li Halk Şairi Muhsin Söğüt Hayatı - Sanatı ( Araştırma )
4. Selim’li Halk Şairi Muzaffer Boz Hayatı - Sanatı ( Araştırma )
5. Müjdeci Makaleler ( Makale )
6. Selim - Hasbey Köyü tarihi ve etnik yapısı

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Kars Haberleri