Fethiye’de bulunan Coşkun Karabulut’un kaleme aldığı değerlendirme yazısı şöyle:
" toprak kokusunu özleyenler için"
Önce unutmadan söyleyeyim. Kitap öyle güzel tertemiz bir Türkçeyle yazılmış ki, sanki elimde " ses bayrağım" , nerede bir köy enstitüsüne rastlarım diye, ülkenin bütün köylerini karış karış, yalınayak geziyorum. Rahmetli Tuncer abimin de Cılavuz Öğretmen Okulu mezunu olması nedeniyle, çok tanıdık geldi bu kitap.
Dr. Dinçer Atay' ın (şu an doçent) " Köy Enstitülü Bir Şair: Mehmet Başaran ' ın Şiir Dünyası" adlı kitabından söz ediyorum. (Telve Yayınları, Ekim/2022, İstanbul)
Kitabın önsözünün ilk paragrafını aktarmak zorundayım, çok önemli çünkü:
" Bu kitabın hazırlanmasındaki temel sebep Cumhuriyet devri Türk şiir birikiminde1950' lerden sonra müstakil şiir kitapları ile yer alan Mehmet Başaran üzerineTürkoloji sahasında ve Yeni Türk Edebiyatı alanında kayda değer bir çalışmanın olmayışıdır. Bu bakımdan edebiyat tarihlerinde kısmen bile yer alamayan Başaran' a ve onun eserlerine yönelik bir araştırmayı ortaya koymanın söz konusu boşluğu doldurma anlamına geldiği düşünülmektedir. Başaran sadece şiir türünde değil hikâye, roman, masal ve çocuk edebiyatı dâhilinde değerlendirilecek eserler de ortaya koyar. Buna rağmen ' Edebiyat Tarihlerinde Misafir' olarak dahi yer al(a)naz."
Dinçer Atay sevgili hocam. Sizin gibi kadirbilir, insan kıymeti bilir, vefalı hocalar iyi ki varsınız da, görmek istemeyen kem gözlere rağmen, onyıllar geçse de elleri öpülesi dokunuşlarınızla hiç olmazsa mezarda insanı huzura kavuşturuyorsunuz. Ne kadar güzel, ne kadar büyük vefa! Orhan Veli gibi, Sabahattin Eyüboğlu gibi ustalardan referanslı değerli, donanımlı bir şair, sırf yoksul olduğu için, halkı aydınlatmak uğruna köylerden çıkamadığından, hak ettiği yere ulaşmak için ölümünden yıllar sonra, kadir kıymet bilen bir hocayı beklemek durumunda kalıyor. Buna da şükür.
Gerçekten buna da şükür. Darısı diğerlerinin başına. Mehmet Başaran özelinde, bir dönem Türk Şiirinin de resmi geçidini izliyoruz bu değerli kitabı okurken. 1940/50 yıllarında şairlerin yaşadıkları bsskılar, soruşturmalar, hak kayıplarını okudukça, her şartta şiire sahip çıkıp, emaneti sağ salim bugünlere ulaştıranlara olan hayranlığım bir kez daha artıyor, sımsıkı sarılıyorum özlemle, içtenlikle, yürekten.
Tertemiz bir Türkçe kullanmanın yanısıra, bir edebiya eserine sadece edebiyatçı gözüyle değil çok yönlü ve bu çok yönlü oluşun bilgilerini içselleştirmiş olduğunu bize satır aralarından hissettiriyor Dinçer Atay. Edebiyat tarihi bakımından donanımlı olması beklenir ve zaten öyle de olmalıdır . Ama bununla yetinmiyor ve bazen bir sosyolog edasıyla olayların, toplumsal koşullarını analiz ediyor, diyalektikten, tarihsel maddecilikten bahsediyor. Bir bakıyorsunuz yılların felsefe uzmanı edasıyla ontolojik bakış açısıyla ele alıyor, alımlama gibi estetik terimleri kullanarak analiz ettiği konuyu derinlemesine ve elbette hakkını vererek okuru sıkmadan keyifli bir bilgilendirmeyle ufkunu açmayı başarıyor. Bu da Mehmet Başaran' ın şansı işte. Ne güzel!
Kitap, bir köy enstitülü şairin olduğu kadar benzer yaşamları değişik bölgelerde ve farklı yıllarda çoğumuzun yaşam deneyimini de anlattığı için, Mehmet Başaran' ın serüvenine dalarken, kendimizle de bu yolculukta sık sık karşılaşacağız. Bu yüzden şair ve yazar olmayı gerçekten yaşam biçimi olarak seçmiş " toplum şovölyeleri" nın de mutlaka okumaları gereken başucu kitabıdır. Hele de günümüz genç şairlerinin kesinlikle okuyup çok ama çok dersler alması gereken bir kitap. Şiir sadece öyle kafelerde, arkadaş ortamlarında yazılıp okunan duygu ifadeleri değil, yaşamın en uç noktalarından, uçurum kenarlarından derlenip sunulan çiçekler gibidir. Yaşamın içindeki şiirdir esas olan ve yaşamın içindeki şiiri yakalamayı da becerebilmek ve yaşam biçimi haline getirebilmektir. Cemal Süreya ustanın dediği gibi: " Sadece şiir kitabı okumakla şair olunmaz!" , olunmuyor da.
Kendileri aydınlanma çabası içindeyken, hayalleri, idealleri köylüyü de aydınlatmak ve köyleri kalkındırmak olan Köy Enstitülü şair olmak nedir, bu kitabı okurken anlayacaksınız. Ve doymak bilmez aç gözlü rant düşkünü haramzadelerin, sözüm ona bize yaşam alanı diye bıraktıkları nefes bile almayı unuttuğumuz beton evlerin içinden buram buram toprak kokusu gelecektir. Okuyun bana hak vereceksiniz!
Kutlarım değerli hocam, yazar Dinçer Atay. Mehmet Başaran artık edebiyat tarihi kitaplarında " misafir" değil, " ev sahibi' olarak huzur içinde uyuyacaktır bundan sonra. İyi ki varsınız!
* Doçent Dr. Dinçer Atay, Kars Kafkas Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi