Korana virüs mü? Kanal İstanbul mu?!

Muharrem YERLİ

Korana virüs mü
Kanal İstanbul mu?!

Haydi tartışalım bakalım..
Koronocular toplansa bir araya,
Kanal İstanbul’u kazma kürekle açarlar.
Daha düne kadar İstanbul Kanalı’ını konuşuyorduk.
Şimdi dünya alt üstler yaşıyor.
Bu durum,
Emperyalizm ile Kapitalizmin kol kola batışıdır.
Dünyayı kan gölüne çeviren on büyük şirketin iflas ilanıdır.
Son çırpınışlarında başlarının baş belası yine Çin’i işaret ettiler;
‘Çin Virüsü ‘ demeye kalktılar.
Çin, kendisine gönderilen virüsü yenmekle kalmayıp,dünyaya hatta düşmanlarına yardıma koştu.
Kastro’nun,
‘ Biz dünyaya silah değil,doktor,ilaç,göndeririz ‘sözü kamucu Çin’de vücut buldu.
Daha düne kadar..
Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenler,
Tüm kaynaklarını silaha,kimyasala,hormona,gıda mühendisliğine,kansorejen kimyasallarına ayıranlar,
Üstlerine projektör tutulan haydutlar gibi ortada kaldılar.
Onbin kilometre öteden gelip Irak’a saldırdıklarında kimse neden orada olduklarını sormadı.
‘Sam Saddam’ı yenecek’ dedirtti dünyaya...
Saddam,Esad,İran ve tüm mazlumlar coğrafyası kendi halklarıyla bir sofra başındayken,
Bombalar dövdü duvarlarını..
Kaddafi kendi evlatlarına katlettirildi..
Peki bize neler olmuştu ?
12 Eylül öncesi ve sonrası bizden daha iyi devrimciler yetiştirip,yine bizim ülkücülerden daha ülkücülerle kavgaya sokmuşlardı.
Her iki freksiyonunda tepe noktalarında onların adamları vardı,bize benzeyen.
Bugünde hala pilavımızda pirincimize benzeyen onların özel taşları var.
Biz altta kardeş kardeş kavga ediyor,kahvehaneler tarıyorduk.
Evler basıyorduk.
Altıncı Filo’yu denize dökenler ,yumruklanıyor,öldürülüyor hapislere atılıyordu.
Sağ ve sol ellerini birbirine uzatınca..
Onlar acil toplantılar yaptılar.
Ve yeni oyun alanı bulup Türk ve Kürt karşıtlığı yarattılar.
Tırlar uçaklar dolusu silahlar verdiler.
Örgüt kurup çöp bidonlarına bomba koyup,yollarda garlarda dinamitler patlatıp,karakollar bastılar.
Ve hiç birinin yüzünü görmediği insanları birbirine öldürttüler.
Şehit cenazelerinde Kürtlerde saf tutup ağlayınca..
Alevi/sunni çatışmasını denediler.
Ateşin Çemberinden geçen aydınlık yüzlü Alevilerimiz evlerine konan işareti bağırlarına kızıl gül gibi koyunca..
Kırk yıldır özenle yetiştirip eğittikleri Beşyüzbin Fetullahçı kadronun Beşyüz milyar dolar serveti ile tepemize binmeye kalktılar.
Olmadı..
Olmayacak.
Bireyciliği Özal ile sokmuşlardı beyinlerimize..
Bir sandalın kıçına oturan dahi kaptan ilan edildi o dönemde.
Duvarlarımız tabeladan geçilmiyordu;
Kırkbir numara ayakkabı giyenler derneği,
Saçını soldan sağa tarayanlar külübü,
Balkonda çiçek yetiştiren kadınlar hareketi,
Direksiyonu tek eliyle kullananlar birliği,
Van Gölü sevdalıları,
Karadeniz aşıkları,
Tek atımda vuran avcılar lokali,
Soluksuz yüz kulaç atanlar topluluğu,
Gümüşhane,Bayburt,Tokat,Sivas,Trabzon,Kars … yardımlaşma dernekleri,
Adaleti Bolu Dağı’ında arayanlar vakfı,
Sinemada en önde oturanlar sanat grubu,
Yumurta topuk ayakkabılılar mazi takımı..
İş arayan ama bulamayan bunalımcı Müslümcüler,
Terkedeilen Orhancılar…
Peki..
Bizi kim böyle atomlara böldü..
İşte o 10 şirketin adamları..
Yani Sorosgllerin içimizdeki has adamları.
Aydınlarımızı katlettiler.
Düşmanı onlar işaret etti.
Dink cinayetinde birkaç saatte hazır edilen döviz ve pankartları hatırlayın..
N e çabuk olmuştu.
Düşmanı onlar işaret etti.
Katillerimiz hep İran’ dı.
Katil henüz bulunmamışsa..
Cenaze merasiminde aile dışında en çok ağlayanı takip eder Polis.
Bunların hiç biri tutmadı.
Van sallandı kış ortası,
Yastık yorgan gönderdi ülke.
Çadırda kalan Vanlı yastığın içinde gelen parayı yastık gelen adrese geri gönderdi..
Yaşar Okuyan ciğer parçası istedi,
Binsekizyüz kişi kuyruğa girdi.
İşte bu dayanışmanın bir menbası bir pınarı var;
Kurtuluş Savaşımız ve O nun Baş Kumandanı Mustafa Kemal Atatürk.
Büyük liderin elinden çıkmış bu milletin harcı ve ahlakı.
Kamucuydu Atatürk.
Milliciydi.
Her ne kadar satıp soysakta şimdi Hoca Nasreddin’in karpuz kabuklarını ayıkladığımız günlere giriyoruz.
Bak şimdi, yaz spor okullarına ruhsat verir gibi ruhsat verdiğimiz Hastaneler kapılarını açıyor mu?
Aşıyı bunlar bulsa..
Kapıda Yüzbinlira taban fiyatla kuyruk oluşturanları gevrek gevrek seyredecekler.
Şimdi bu sayın ‘Özel’ ler kan ağlıyordur.
Devletler çare arıyor.
Haydi şimdi konuşlaım bakalım..
İstanbul Kanalı’nın içinden altın suyu aksa ne olur Devlet kasasına girmedikçe..
Şimdi gıdayı, eğitimi,sağlığı, üretimi elinde bulunduran devletler her türlü melanetle baş edebiliyor.
Sağlık tamamen özelde olsaydı..
Dünyanın bir çok hemde çok gelişmiş ülkesinde yaşananları bizde yaşardık.
Hani her insanlık onlardaydı..
Hani insana değer, medeniyet ,hak hukuk onlardaydı..
Paran yoksa ambulansta doktorda ilaçta yok.
Bu kadar.
Virüs kapınızın önündeki çöpte olsun,
Belediyenin özelleştirdiği temizlik şirketi paranız yoksa gelmez.
Evin yansa özel itfaiye hesapta parayı görmeden gelmez.
Devletin deposunda maske olsaydı steril sıvı olsaydı..
Bu gün yedi kişi bir kolonyaya bir koli maskeye girermiydi..
Diyeceğim şu ki;
Dünyanın MR, röntgeni çekildi.
Görüldüki;
‘Özel’ olan her yer bataklık,virüs,ahlaksızlık,para,kandan şerbet,çıkar,çirkeflik,pislik..
Şimdi tıkanmış bu kanalizasyon.
Bu ancak Devlet aklı ve Devletçilikle temizlenecek.
Onların kirlettiği bu dünyayı kamucu düşünce arındıracak.
Ve görüldü ki,
Devlet adamlığı kurtaracak bu ülkeyi.
Mesala Sağlık Bakanımız Recep Akdağ olsaydı bu günlerde;
‘Erzurum’a gidin 7 bardak çay için birşeyiniz kalmaz’ derdi.
Bekir,B.arınç,Davudoğlu falanda kahkahayı basar,B.arınç’ta ‘Manisa Mesiri de iyi gelir’ derdi.
Fahrettin Koca’nın gözlerindeki o bakış yarın göreceksiniz, memleketin ‘Özel’ e kanlı bakışı olacak.
Büyük bir hesaplaşmadır bu yaşadığımız
Emperyalizm çöküyor,Asyanın Kamucu anlayışı yükseliyor.
İnsana insan değeri veren Doğu halklarının bayramı olacak.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.