Kars ölmüş, haberiniz var mı !...
Çocukken bize anlatılırdı;
Ölen kişi öldüğünü anlamaz, bilmezmiş..
Hatta ölen kişi o kalabalığa karışır, yürürmüş..
Etrafına kimin öldüğünü sorarmış..
Ama kimse cevap vermezmiş..
Gömerler öleni.
Hoca dualarını okur, kalabalık mezardan ayrılır..
Ölen kişide..
O kalabalığa uyup yürümek istermiş..
Kalkıp gitmek istermiş..
Başını üzerine kapanan tahtalara vurunca,
“Eyvah ölen benmişim” dermiş.
Öldüğünü başını tahtaya vurunca anlarmış..
…/
Söyleyeceklerimin bundan sonrası,
Sayın Vali’yi çok ama çok ilgilendiriyor.
Hatta..
Şimdi sayın Vali ile konuşabiliriz, gerisini biz konuşurken
Kars dinlesin;
Sayın Vali’m;
Siz Kars’ta yokken..
Ortadoğu’nun en büyük entegre süt tesisi satıldığında
Kars başını tahtaya vurdu.. anlamadı.
Et-Balık satıldığında yine başını tahtaya vurdu..
Ölenin başkası olduğunu düşündü.
Sümerbank..
Toprak Mahsulleri Ofisi..
Kaz Üretme Çiftliği..
Sarıkamış Ayakkabı..
Hatta..
Bu fabrikanın satış emrini veren Ahmet Kara
Kars’a Vali olarak geldi..
Yani kendisini öldüren adamlardan biri..
Taziyeye geldi!
Çimento..
Kars Radyo Evi..
Türkülerini dahi götürdüler bu şehrin..
Kars Türküleri Erzurum Türküleri oldu.
“Sarıkamış Yaylaları” türküsü dahi Erzurum türküsü oldu.
Olsun.. tamam.
Ama biz..
“Hele dadaş hoşmusan
Arpaçaylı sarhoşmusan”
Demedik. Ama..
Her türkü kendi ırmağına dal eğsin, yaprağını kendi suyuna düşürsün istedik.
Sayın Vali..
Diyeceğim şu;
Bu şehirde eksi Kırkyediler ölçüldü
Kışları duvar buz tutuyor.
Tırnağı ile kazıyor analar.
Baca tütmüyor.
Ocak yanmıyor.
Tencere kaynamıyor..
Elendi gitti bu şehrin hası, zengini..
Yoku yoksulu kaldı bu şehirde
Devletin tek bacasıdır Şeker Fabrikası..
Bacasız ocağıdır Üniversite..
Başka yok.
Esnafın üzerinden market zincirleri dozer gibi geçiyor.
Şok, Bim, A101, Migros..
Bunlara kim ruhsat veriyor?
On kişiye bir Şok, Bim düşüyor.
Mağazalar..
Yüz yıllık köklü kıyafet mağazalarını devirdi.
Sayın Vali..
Sizinle bir iddiaya girmek istiyorum;
Valilikten on tane arkası kaşeli, işaretli
Para salın Kars piyasasına..
On gün tüm Emniyet arasın o parayı
Bulup size getiremez..
O parayı az önce saydığım marketler alıp gitmiştir.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi..
Şehirde yüzyılın trafik canavarını arar gibi trafik ekipleri her araca ceza yazıyor.
Hatta..
Bir araca dört gün içinde üç ceza yazıyor.
Bu halk beş ay kıştan yeni çıkmış..
Bir kafeye onbine yakın sigara cezası yazılıyor.
Adam yirmi kişi çalıştırıyor.
Çoğu bu şehire canını atan üniversite öğrencisi..
Ne olur sanki..
Uyarı cezası ile ikaz edilse..
Ne olur, park cezası uyarı olsa..
Sigaradan dolayı işyerleri mühürleniyor.
Bu halkın sağlığını çok düşünüyorsak;
Neden trafik polisleri kadar.
Trafik ekipleri kadar
Sokak başlarında birer ambulans beklemiyor?
Değil mi?
Polis şüpheli gördüğünü alıyor, sorguluyor,
Olur ya..
Adam karşıdan sendeleyerek geliyor;
Hemen ambulans yetişsin;
“Senin sağlığından şüphelendik, endişelendik”
Desin..
Ama..
Sayın Valim;
Tasarrufunuzdadır..
İşyeri kapatmayın..
Uyarı yapın..
Az ceza verin..
Bu şehrin halkı..
Kıştan, kıyametten çıktı.
Siftah yapan duvara çivi sokuyor.
Bir işyerine sekizbin ceza yazacağınıza..
O adamın evinden birini öldürün.
Külfeti daha azdır.
Pirincini, yağını, etini konu komşu karşılıyor.
Bu gün bir köyde..
Bir ahırda bir ineğin düşüp ölmesi o köylüye
Bir cenaze gibidir.
Kars esnafı da öyledir.
Trafikte beşyüz lira ceza yazmak,
Sigaradan sekizbin ceza..
O adamın evinden birini öldürmek gibidir.
Tamam..
Başkent kanunları hepimizi bağlar..
Edirne’yi de, Mersin’i de, Sinop’u da.
Ama..
Yoksul kentte ölen eşeğine halk ceylan diye ağlar!...