Tacettin DURMUŞ
123 yıl önce Kars’tan göçerek Kanada’ya yerleşen Duhoborların torunlarının çocukları, kıtalar arası yolculuk yaparak 3 yıl sonra yeninden atalarının yaşadığı Akyaka ilçesinin Şahnalar ve Karahan köyüne gelerek çam fidanı dikti.
Savaş karşıtı olan ve 1921, 1961, 1962 yıllarında Kars’tan göçe zorlanarak başta, Rusya, Amerika, Avustralya gibi dünyanın çeşitli ülkelerine giden Malakanlar gibi aynı kaderi paylaşan Duhoborların torunları, 3’ü kadın 4 kişi atalarının izini sürerek Kars’a geldi. Duhoborlara Seyyah Ojos Salud da eşlik etti.
3 yıl önce de Araştırmacı - Yazar, Kars Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz marifetiyle Kars’ın Karahan ve Şahnalar köyüne gelen 10 kişiden oluşan Duhoborlar, o yıllarda savaş karşıtı atalarının 1895 tarihinde topluca silahlarını yaktığı bölgede, ekmek, su ve tuz ile dini tören eşliğinde dua etmişti. Barış ve kardeşlik mesajları veren Duhoborlar, aynı bölgede 100 adet çam fidanı dikerek dua etmişti.
3 yıl önce Kars gelen Verna Pastnikoff ile birlikte Sandra Konkin, Sharon Hoodicoff ve Bruce Cadbury, Vadat Akçayöz ve Seyyah Ojos Salud ile birlikte Azerbaycan ve Gürcüstan’ın ardından Kars’a geldi. İl merkezinde konaklayan Duhoborlar daha sonra Akyaka’nın Şahnalar ve Karahan köylerine geçerek 123 yıl önce bölgede yaşayan atalarının izini sürdü. Duhoborlar, aynı yıllarda yaklaşık 3 bin Duhoborun’ın savaş karşıtı oldukları ve askere gitmek istemedikleri için Şahnalar’da topluca silahlarını yaktıktan sonra Kanada’ya zorunlu olarak göçtüklerini anlattılar.
1895’li yıllarda Azerbaycan ve Gürcistan ile birlikte, Şahnalar’da topluca silahlarını yaktıktan sonra göç ettiklerini ileri süren Duhoborlar, Kars’taki ziyaretleri kapsamında özellikle atalarına ait mezarları ve onlardan kalan kalıntıları araştırarak bilgi edindiler. O yıllardan kalan kalıntılardan Duhobarlar evlerini ve yer altındaki badvalları (Borum) görünce heyecanlandılar. Kars’ın asli zenginliğinin çok kültürlülük olduğunu ve bin yıllarca çeşitli medeniyetlere beşiklik ettiğini, her yönü ile Kars’ın dünya turizmi açısından son derece önemli olduğunu söylediler.
VERNA POSTNİKOFF: “KARS’TA YAŞADIĞIMIZ ANILARI KANADA’DA ANLATACAĞIZ”
3 yıl önce de Kars’a gelen Verna Postnikoff, Karahan Köyündeki ziyaretlerinin ardından gazetemize yaptığı açıklamada, Kars ile birlikte Akyaka ve çevresinin kendileri için son derece önemli olduğunu söyledi. Atalarının 123 yıl önce yaşadığı topraklarda olmanın mutluluğunu bir kez daha yaşadıklarını söyleyen Postnikoff:”Buralarda barış için mücadele eden geçmişte yaşamış atalarımızın topraklarında olmak bizleri mutlu ediyor. Buradaki anılarımızı Kanada'ya döndüğümüzde her ay yayınlanan ‘Duhobor’ dergisinde yayınlatacağız. Aramızdaki konuşmalarımızda buraları her kese anlattık. Daha önce geldiğimizde silahların yakıldığı yerde yaptığımız anmayı da anlattık. Burada diktiğimiz ağaçları anlattık ve insanların ilgisini çekmişti. Bizler istiyoruz ki Kanada’dan sayısız turist ve araştırmacı Kars’a gelsin ve Kars’ın sayısız özelliğini ve güzelliğini görsün. Daha sonra da tüm dünyaya bu zenginlikleri anlatsın. Kars’ın her bir bölgesi çeşitli medeniyetlere ait kalıntıları, tarihi eserleri ve zenginlikleri barındırıyor. Kars hayran kalınacak bir kent. Gezimize Azerbaycan'ın Bakü şehrinden başladık orada Duhobor yerleşkelerini gezdik. Daha sonra Gürcistan'da ve Kars'ta da silahların topluca yakıldığı yerleri ziyaret ettik” dedi.
SANDRA KONKİN: “ATALARIMIZIN İZİNİ SÜRMEK HEYECAN VERİCİ”
Kars’a ilk kez gelen Sandra Konkin de, Duhoborların izini sürereki, atalarının coğrafyadaki ilk ve son yerleşkeleri olan Şahnalar ve Karahan’da olmaktan ve diğer rotaları takip ederek bu coğrafyaya gelmekten dolayı son derece duygulu ve mutlu olduklarını söyledi.
Duhoborların çok dindar olduklarını ve yaptıkları ibadetlerinin kısıtlandığını da söyleyen Konkin: “Duhoborların tarihini yeni yeni keşif etmeye başladım. Benim ailem Gürcistan tarafına yerleşen Duhoborlardan. Ama bu köyün başka bir özelliği var. Şahnalar’ın Duhobor köylerinden farkı savaş karşıtı olan ve zorla askere alınmak istenen etnik grup olan Duhaborlar bu köyde, Gürcistan ve Azerbaycan ile birlikte toplu halde silahlarını yaktıkları bölge. Özellikle buraya gelme sebebimiz de budur. Benim babam tarihi çok iyi bilen ve anlatan bir insandı. Babam ile birlikte büyüklerimiz bizlere Kafkas Dağlarını anlatırdı. Bizler de Kafkas Dağlarının nasıl bir yer olduğunun özlemiyle hep hayaller kurardık. Buraya gelmemiz hayallerimizin gerçeğe dönüşmesine sebep oldu. Çok dindar bir toplum olduğumuzdan yaptığımız ibadetler hep kısıtlanmış. Gittiğimiz bölgelerde dindarlığımız yüzünden özgürlüğümüz kısıtlandığı için kendilerini özgür hissetmemişler. Atalarımız bu coğrafyaya geldiklerinde yaşadıkları anılar savaş karşıtlığından dolayı sürgüne maruz kalmış. Rus çarları tarafından dinleri kısıtlanmış ve ibadetlerini yapamamışlar. Onlar Rus işgalinin beraberinde getirdiği sürgünden nasiplerini aldılar. Ruslar bu gölgelerde yaşayan halkları topraklarından sürüp kendi halklarını bu coğrafyaya getirip işgal etkileri topraklara yerleştirdiler” dedi.
AKÇAYÖZ: “123 YIL ÖNCE SAVAŞA KARŞI BARIŞIN ATEŞİ ŞAHNALAR’DA YAKILDI”
3 yıl önce olduğu gibi bu yılda Duhoborların Kars’a gelmesine vesile olan Araştırmacı Yazar Kars Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Vedat Akçayöz de bundan 123 yıl önce Şahnalar’da savaşa karşı bir ateş yakıldığını dünyaya ve Kars’a anlatıyor olmanın mutluluğunu bir kez daha yaşadığını söyledi.
Duhoborların o yıllarda savaşa karşı oldukları için Şahnalar, Azerbaycan ve Gürcistan’a silahlarını topluca yaktıklarını hatırlatan Akçayöz, Şahnalar ve Karahan köylerinin barışın sembolik ateşinin yakıldığı bir bölge olarak tüm dünyaya anlatılması gerektiğine dikkat çekti.
Bu nedenle Kars ve Akyaka ile birlikte Şahnalar ve Karahan köylerinin yeni bir kültür, tarih ve barış turizm destinasyonu olması gerektiğine dikkat çeken Akçayöz: “Duhoborlar, 123 yıl önce Karahan bölgesinde yaptıkları ateşle dünyaya savaş karşıtlığını ve dünya barışını haykırmak istediler. Ve Duhoborların sesini o zaman büyük Rus Yazar Lev Tolstoy duydu. Rusya’nın baskısıyla Duhoborlar bu bölgeden Kanada’ya göçtüler. Onların bu bölgedeki izleri tekrar ortaya çıkarmak, turizme aktarabilmek ve Kars’ın bu yönüyle de tüm dünyada bilinmesi için çaba sarf ediyorum. Molakanların ardından çalışmaların Duhoborlar ile de devam etti. Onlarla kontak kurduk ve 3 yıl önce buraya gelmelerine vesile olduk. Onların atalarının on yıllar önce yaşadığı ve daha sonra Ruslar tarafından sürüldükleri topraklara gelmelerine aracılık ettik. Böylece Kars’ın Turizm sektörüne bir hareketlilik ve bir ivme kazandırmak istedim. Dünyanın her köşesinde savaşlar var ve insanlar birbirini öldürüyor. Ama Duhoborlar bundan 123 yıl önce Kars’tan dünyaya savaş karşıtı olduklarını haykırmış ve topluca silahlarını yakmışlar. Savaş karşıtı olmalarının yanı sıra barış yanlısı olmaları savaşan dünya için en güzel örnektir diye düşünüyorum. Bizlerin en önemli amacı yıllar öne Kars’ın Akyaka ilçesinin Karahan köyünden dünyaya savaş karşıtlığının ve barışın haykırıldığını anlatmak ve bölgenin bu yönü ile de turizme kazandırılmasıdır. Bölgenin bu özelliğinin yetkililer ve ili yönetenlerin de ilimizin bu özelliğini tüm dünyaya duyurmasıdır. “diye konuştu.
DUHOBORLAR “DOUKHOBOR” HAKKINDA:
DUHOBORLAR 1895 YILINDA SAVAŞMAMAK İÇİN SİLAHLARINI TOPLUCA YAKTI
Araştırmacı – Yazar Vedat Akçayöz’ün yıllardır yaptığı araştırmalar sayesinde varlıkları ortaya çıkan Duhoborların o yıllarda Akyaka ilçesine bağlı Şahnalar ve Karahan Köyü’nde topluca silahlarını yaktıkları biliniyor. Savaş karşıtı Kars’ın Porsuklu, Kuyucuk, Şahnalar ve Karahan köylerinde yaşayan yaklaşık 3 bin Duhobor, Rus Çarı’nın zulmünden kaçıp topluca kıtalar arası bir yolculuk yaprak Kanada’ya yerleşiyor. Aradan geçen 123 yıl sonra Akçayöz’ün Molakanlar, Duhoborlar ve Prigunları kaleme almasıyla ve Kars’ta ve Türkiye’de gündeme getirmesinin ardından Duhoborlar 116 yıl sonra Kars’a gelerek köklerini aramaya başladı. Duhoborlar, Kars’a geldikten sonrada çevrede araştırmalar yaparak Akçayöz’den bilgi topladılar. Dukhoborlar Karahan Köyünde 120 yıl önce atarların topluca silahlarını yaktıkları bölgede yere tuz ekmek ve su koyarak, kadınlar ve erkekler karşılıklı olarak durup Sabrani adı verilen dinsel tören yaparak barış, kardeşlik ve savaşlar olmasın, dünyanın hiçbir yerinde kan akmasın diye dua ettiler.
TOLSTOY, ONLAR İÇİN YARI PEYGAMBER
Araştırmacı - Yazar Vedat Akçayöz ise geçmişten günümüze kadar kan, ateş ve barutun hüküm sürdüğü bu topraklarda artık barışın hüküm sürmesi gerektiğini söyledi.
Duhoborların dünyada barışın simgesi olduklarının altını çizen Akçayöz: “Duhoborlar, Gandi’ye ve Martin Luter Kink’e öncü oldular. Onlar, yeryüzünde ilk kez bir başkaldırı hareketi başlatarak savaşmamak için silahlarını yaktılar. Şimdi onların torunları buraya geliyor. Uzun zaman sonra bu hayalim gerçek oldu. İlk önce Duhobor Ressam Florance Liymburner ve daha sonra da Verna Postnikoff ile birlikte bu bölgeye geldik ve 4 yıl önce dua ettik. Bütün dinler ve barış iyilik üzerine kurulmuştur. Ama önemli olan dini kitaplardaki yazanları güncel hayatta uygulanmasıdır.. Barışın simgesi olan Duhoborlar her ne şekilde olursa olsun bu topraklardan savaşmamak için sürüldüler Onlara Lev Tolstoy ve diğer yardım kuruluşları da destek oldu. Ve 1899 yılında Kanada’ya göçtüler. Tolstoy onlar için peygamber kadar değerlidir. Bu süre içerisinde ben bu bölgede barış adına bir orman yapmak istedim. Bu fikrimi da Kanada’da yaşayan Duhoborlara ilettim ve onlarda teklifimi çok hoş karşıladılar. Barış adına bizlerde gelip barış adına ilk fidanları dikellim dediler. Benim için mutluluk verici bir olay. Turizm açısından da son derece önemli olan Duhobor ve Malakan kültürlerini Kars turizmine entegre etmemiz şarttır.” Dedi.
İÇİMİZDEKİ RUH GÜREŞÇİLERİ;
Akçayöz, geçmişten günümüze Dukhoborları şu şekilde anlattı:
“1785 yılında Rus Ortodoks Kilisesinin Başpiskoposu, Kiliseye muhalif bir grup Rus köylüyü, onları kafir olarak tanımlamak amacıyla “Doukho-bortsi” (“Ruhani Güreşçiler”) olarak adlandırdı. “Duhoborlar bu ismi benimsediler, ancak ona kendi yorumlarını kattılar: “Biz Ruhani Güreşçileriz çünkü biz Tanrı’nın Ruhu ile ve onun için güreşiriz”. Bu şekilde, daha iyi bir hayat için mücadele ederken “şiddet veya baskı”ya karşı durup “sevginin ruhani gücünü kullanırız.
Böylelikle, Duhoborlar bir süredir zaten grup olarak var olmalarına rağmen bu ismi kabul ettiler. Daha önceleri, Rus Ortodoks Kilisesine karşı tavır alarak;
* “Neden tahta bir ikona boynumuzu eğelim?” diye sorguladılar?
* Böylece “Ikono-bortsi” (ikon güreşçileri) olarak adlandırıldılar.
*“İkonlara boyun eğeceğimize birbirimize boyun eğelim ki her birimizin içinde yaşayan Tanrının Ruhunu tanıyalım.”
Duhoborlar dini felsefelerini, iki emir üstüne oturturlar;
* Birincisi “ İyiliğin ve yaratıcılığın ruhani gücü olan “Tanrıyı” – tüm kalbinizle, aklınızla ve ruhunuzla tanıyın ve sevin.”
*İkincisi “Komşunuzu olduğu gibi her zaman sevin”.
Duhoborlar “Tanrı nedir?” diye sorusuna. Şöyle cevap veriyor: “Tanrı bir sözcük, bir ruh ve aşktır.”
* “Ruh nedir?” “Bir insanın ruhu, Tanrının ruhunun yansımasıdır.
*İnsanların arasında sevginin olduğu yerde Tanrı yaşar.”
Duhoborlar İsa’nın bu dünyada doğduğunu, yaşadığını ve öldüğüne inanıyorlar, ama İsa’nın ruhu sonsuza dek var olacak; ruhta doğdu ve onu takip edenlerde doğmaya devam edecekler. Dukhoborizm, bir dinden daha çok bir yaşam biçimi veya toplumsal bir hareket olarak adlandırılabilir. Yüzyıllardır bir arada yaşayan Duhoborlar birçok eşsiz kültürel gelenek ve görenek oluşturdular. DuKhoborlar için en büyük gelişme ve ahlaki başarı, 19. yüzyılın sonunda gerçekleştirildi. Peter Vasilievitch Verigin’in büyük idealleri ve dinamik liderliğinden ilham alan Duhoborlar yaşam biçimlerinin uygulamadaki ahlaki ve etik yönlerini geliştirmede büyük adımlar attılar.
*Barışseverliği amaç edindiler,
*Askerliğe ve her türlü şiddete karşı kararlı bir duruş sergilediler.
* 29 Haziran-1895 yılında sahip oldukları tüm silahları ve cephaneleri yaktılar.
*Can almayı reddeden sembolik bir eylem niteliğinde yaktılar.
* Hayvanları öldürmenin de insan duygularını zalimleştirdiğine inanarak hayvan eti yememeye başladılar.
* Tütün ve alkol reddedildi çünkü bunlar Tanrı tarafından saf ve saygın olarak yaratılan insan vücuduna zarar veriyordu.
Öldürmeye karşı Duhoborların duruşu Çarlık Devleti ve Kilise makamları tarafından sert baskılarla karşılaştı ve Duhoborlar son derece zor koşullar altında, tüm özgürlüklerini ve ayrıcalıklarını kaybetmek suretiyle eziyet gördüler ve sürüldüler.
* Birçok insan öldü. Böyle felaketler yaşamaları dünyanın ilgisini çekti ve Leo Tolstoy ve Dostlar Derneği (Quakers) gibi hümanistlerin yardımıyla Duhoborlar Kanada’ya göç edebildiler – vatandan uzakta bir vatan, bir sığınak ve bir barınak.”
Kanada’da Duhoborlar “Altın Çağ” olarak nitelendirilen bir komün hayatı kurdular. Onların tarımsal komün toplumu (bazı açılardan Amish ve Hutterite toplumlarına benzer şekilde) “Gayretli ve Huzurlu Yaşam” sloganlarına bir şükran niteliğindeydi. Herkesin yararına günlük olarak birlikte çalışmak,
*Hıristiyan ahlakındaki “Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan, başkalarına da öyle davranın” ilkesinin somut bir örneğiydi. Aynı zamanda basit ihtiyaçları için tam bir öz yeterlilik sağlıyordu.
Duhobor toplumu tarafından başarılan hakikaten ütopik kavramlar şüphesiz ki Britannica Ansiklopedisindeki gözleme ilham kaynağı oldu. Bu, Duhoborlar “yaşamlarında çalışkan ve kanaatkar ve inançlarına uygun yaşadıkları zaman daha önce başarılamamış Hıristiyan idealini gerçekleştirmeye çok yakınlar” olarak tanımlamaktadır.
Liderlerini ölümü ve Büyük Ekonomik Buhran Duhoborların inançlarını tam anlamıyla yaşamalarını daha da zorlaştırdı. Birtakım karmaşık etmenler, iç ve dış ekonomik ve kültürel baskılar, komün yaşam biçimin sürdürülememesi ile sonuçlandı. Duhoborlar bu zamanda kadar devam eden bir geçiş sürecine girdiler.
Geçiş, benzersiz, kırsal, etnik, sanayileşme öncesi yaşam biçimi ile hızlı, teknolojik ve şehir merkezli toplumun ortasında ortalama bir Kuzey Amerikalı yaşamı arasında olmaktadır. Temel değerleri ve inançları korurken değişen koşullara ayak uydurma sürecini içine almaktadır. Duhoborlar asırlar boyunca okuma yazma bilmeseler de, bir nesil süresinde kendi köklerinin diline ve kültürüne erişim sağladılar, çift dilli ve hatta çok dilli statüye sahip olmanın avantajlarından yararlanmaya başladılar. Çok yönlü teknolojik ve çevresel sorunlarla karşı karşıya olan bir dünyada, atalarının basit, kendi kendine yeten ve ekolojik olarak sağlam geleneksel yaşam biçimlerine yeni bir saygınlık kazandırdılar.
Ve bütün bunların ötesinde, az veya çok birçok şiddet olayıyla tehdit edilen bir dünyada Duhobor gençliği miras aldıkları ölümsüz gerçekten vazgeçmiyorlar. “Tüm dünyanın refahı bir çocuğun yaşamından değerli değildir.” sloganı her Duhoborun kalbinde yer alan tutkulu bir slogandır. Bununla beraber değişen koşullarda Duhoborlar tüm dünyadaki hemfikir kişilerle birlikte mücadele etmeye devam ediyor – savaşın ve öldürmenin bilinmediği ve hepimizin sevgi dolu tek bir insanoğlu ailesi, “Tanrının babalığından İnsanların Kardeşliği”, olduğumuz bir dünya için….
DİP NOT:
Columbia, Canada adresinde mukim Ruhani Hıristiyan Toplulukları Birliği tarafından yayınlanmıştır. Jim E. Popoff ve Lloyd R. Popoff’a (Dukhobor yayınları ve yerel bir gazetenin personeli) ve katkısı bulunan diğer herkese teşekkür ederiz. Fotoğraflar: A. Demosky – arka kapak (üst); H. Mayrhofei – ön kapak (alt), sf. 7-8; Wm. Merilees – ön kapak (üst 1); Kanada Ulusal Film Kurulu – sayfa 6 (üstteki üç fotoğraf), arka kapak (orta); Kanada Ulusal Müzesi - safta 7; J. Popoff – sayfa 10 (orta 1); Wm. Rozinkin – ön kapak (üst sağ), sayfa 10 (üst ve orta sağ), arka kapak (alt 1); P. Samaıodin –arka kapak (orta 1. ve alt sağ); T. Wakayama -sayfa 6 (alt).