Diyetisyen Güneşsu’dan Ramazan ayı için beslenme önerisi
Yaklaşan Ramazan ayı öncesi Diyetisyen Hilal Şahin Güneşsu, oruç tutacak insanlara tavsiyelerde bulundu.
Ramazan ayında hem beslenme hem de uyku düzeninin değişeceğinden dolayı vatandaşların kendilerini psikolojik olarak hazırlaması gerektiğini söyleyen Diyetisyen Hilal Şahin Güneşsu, “Ramazan ayının çok yaklaştığı bugünlerde vücudu şimdiden uygun beslenmeye alıştırmalı, değişecek olan beslenme ve uyku düzenine kendimizi psikolojik olarak hazırlamalıyız. Bu sene de ramazan ayının sıcak yaz günlerine rastlamasından dolayı oruç tutanların sağlıklarına özel bir önem vermeleri, iftar ve sahur menülerini hazırlarken daha bir dikkatli olmaları gerekmektedir. Ramazan ayının toplumumuzda çok özel bir yeri olduğu için genellikle sahur ve iftar, normal öğünlere göre daha zengin hazırlanmaktadır. Öğün saatlerinin ve sayısının değişmesiyle beraber kişilerin beslenme alışkanlıklarında değişiklikler meydana gelmektedir. Ramazanda beslenme açısından asıl dikkat edilmesi gereken, kişinin vücut dengesini koruyarak her zaman olduğu gibi ramazan ayında da yeterli ve dengeli beslenmeye çalışmaktır.” dedi.
Oruç tutacak kişilerin mutlaka sahura kalkması gerektiğini vurgulayan Diyetisyen Güneşsu, “Yeterli ve dengeli beslenmeyi ramazan ayında da devam ettirebilmek ve metabolik dengeyi koruyabilmek adına özellikle sahurlar atlanmamalıdır. Sahur vaktinde bir şey yememek; gün içerisinde açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine, metabolizmanın daha çok yavaşlamasına ve bunlara bağlı olarak da günün verimsiz geçmesine sebep olmaktadır. Ancak bunun tam aksine sahur sofrasının ağır yiyecekleri içerecek şekilde hazırlanması da son derece yanlış olacaktır. Çünkü gece saatlerinde metabolizma hızı düştüğü için tüketilen besinler daha hızlı yağa dönüşecektir ve bu durum da vücutta hızlı kilo alımına neden olacaktır. Bütün bunları önleyebilmek için sahura mutlaka kalkılmalı ve süt, yoğurt, peynir gibi bol miktarda protein içeren besinlerden oluşan bir kahvaltı ya da genellikle çorbalardan ve sebze yemeklerinden oluşan bir öğün tercih edilmelidir. Yemek yeme işleminin uykudan yaklaşık 2 saat kadar önce tamamlanmış olması daha doğru olacaktır.” ifadesini kullandı.
İftarlar genellikle çorba ile açmanın ve bir süre ara verdikten sonra yemeğe geçmenin doğruluğunu savunan Diyetisyen Güneşsu açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Yemek sırasında çok fazla sıvı tüketmemeye, çok fazla miktarda yememeye, şeker ihtiyacını genellikle doğal besin kaynaklarından karşılamaya özen gösterilmelidir. Farklı çeşitlerdeki yiyeceklerden azar azar yemeye, mümkün olduğu kadar kızartma tüketmemeye, yemeklerdeki yağ miktarına dikkat edip özellikle etli yemeklerde kullanılan yağı azaltmaya ve tatlı tüketilecekse genellikle sütlü tatlılar tercih edilmeye çalışılmalıdır. Miktarına dikkat etmek koşuluyla ramazanın simgesi haline gelen güllaç, uygun bir tatlı olarak kabul edilebilir.
İftarları genellikle çorba ile açmak ve bir süre ara verdikten sonra yemeğe geçmek daha doğrudur. Bu durum, hem doygunluk hissini sağlamak hem de sindirim problemlerini önlemek açısından etkili olacaktır. İftarlar geniş bir zaman dilimine yayılarak iftara hafif yemeklerle başlanıp 15-20 dakika kadar sonra da ana öğün tüketilmelidir. İftarda yavaş yavaş ve az miktarda yemek yenilmeli, iftar ile sahur arasındaki sürede mümkün olduğu kadar bol su tüketilmelidir.
Oruç tutmak, sağlıklı bir insanın metabolizmasını çok fazla etkilememekle beraber bazen bazı hastalıklarda veya hamilelik gibi özel durumlarda olumsuz sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Kronik hastalığı olanların hekimlerine danışmadan oruç tutmamaları önerilmektedir.
Sağlık ve huzur dolu bir ramazan ayı geçirmenizi dilerim.”
Kaynak:Volkan Güngör
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.