Başkan Ocak: "Engelliler ve Toplumsal Dayanışma: “Beni Ne İlgilendirir” Düşüncesini Aşmak"

Başkan Ocak: "Engelliler ve Toplumsal Dayanışma: “Beni Ne İlgilendirir” Düşüncesini Aşmak"

Kars Dolunay Derneği Engelliler Birim Başkanı Faruk Ocak, "Engelliler ve Toplumsal Dayanışma: “Beni Ne İlgilendirir” Düşüncesini Aşmak"

"Engelliler ve Toplumsal Dayanışma: “Beni Ne İlgilendirir” Düşüncesini Aşmak"

Engelli bireylerin yaşamını kolaylaştırmak, bir toplumun gelişmişlik göstergelerinden biridir. Ancak bu konuda atılan her adımda karşımıza çıkan temel bir sorun var: “Beni ne ilgilendirir” düşüncesi. Bu bireysel tavır, yalnızca engelli bireylerin haklarını değil, aynı zamanda toplumdaki dayanışma kültürünü de zayıflatıyor. Oysa bu sorun, sadece engelli bireylerin değil, bir toplum olarak hepimizin geleceğini ilgilendiriyor.

Rakamlara Realist Bakmak
Türkiye’de yaklaşık 10 milyon engelli bireyin yaşadığı ifade ediliyor. Ancak bu rakam tüm engel gruplarını kapsadığı için spesifik sorunlara yönelik gerçek çözüm arayışlarını gölgede bırakabiliyor. Örneğin, ÖTV indiriminden faydalanabilecek %90 ve üzeri engelli raporuna sahip bireylerin sayısının 500.000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bedensel engelliler için bu sayı yaklaşık 200.000 olarak öngörülüyor. Bu bireylerin yalnızca yarısının ekonomik koşullar nedeniyle araç alımı yapabilecek durumda olduğu düşünülürse, ÖTV yasası aslında 350.000 kişiyi doğrudan ilgilendiriyor.

Bu sayılar, mücadelenin yalnızca geniş kitlelere değil, hedeflenen bir gruba yönelik olması gerektiğini ortaya koyuyor. Ancak bu mücadele, birkaç örgütün birkaç bin üyesiyle kazanılamaz. Çünkü toplumdaki “beni ilgilendirmez” tavrı, bu gibi düzenlemelerin geniş bir kamuoyu desteği bulmasını zorlaştırıyor.

“Beni Ne İlgilendirir” Düşüncesinin Ardındaki Gerçek

Birçok kişi, kendisini ilgilendirmeyen konularla ilgilenmeyi gereksiz bir yük olarak görüyor. Fakat hayat, bizlere ne zaman hangi koşullarda olacağımızı önceden söylemez. Bugün başkasının ihtiyacı gibi görünen bir hak, yarın bizim ya da sevdiklerimizin yaşam kalitesini doğrudan etkileyebilir. Örneğin, bir engelli rampasının eksikliği, bir gün bir annenin bebek arabasıyla karşılaşacağı bir engel haline gelebilir.

Dayanışma, yalnızca bir iyilik hareketi değil; toplumsal bir güvence sistemidir. Hepimizin bir zincirin halkaları gibi birbirimize bağlı olduğunu unutmamamız gerekiyor. Bir engelli bireyin yaşamını kolaylaştıran bir düzenleme, aslında tüm toplumun insanca bir yaşam standardına ulaşması için atılan bir adımdır.

Çözüm: Toplum Olarak Dayanışmayı Güçlendirmek

Toplumsal duyarlılığı artırmanın yolu, bireylerin yalnızca kendi sorunlarına odaklanmasından ziyade, ortak bir “biz” bilinci oluşturabilmektir. Engellilikle ilgili düzenlemelerin, yalnızca belirli bir grubun değil, bir toplumun tüm fertlerinin yaşam kalitesini artıracağı mesajı daha güçlü bir şekilde verilmelidir. Bunun için:

Eğitim ve farkındalık kampanyaları: Toplumun her kesimini, engellilik konusunda bilinçlendirmek ve empati geliştirmek.

Dayanışma projeleri: İnsanların, engelli bireylerle birlikte hareket edebileceği projeler geliştirmek.
Medya desteği: Engellilikle ilgili konuları gündemde tutarak, geniş kitlelere ulaşmak.

Unutmamalıyız ki, “beni ilgilendirmez” düşüncesi yalnızca bireyleri değil, toplumun tamamını etkileyen bir duyarsızlık zinciridir. Ancak bu zinciri kırmak mümkün. Bunun için dayanışmayı, empatiyi ve gerçekçi bir mücadele anlayışını hayata geçirmek zorundayız. Çünkü engellilik, yalnızca bir bireyin değil, bir toplumun ortak sorumluluğudur. “Beni ne ilgilendirir” demekten vazgeçtiğimizde, daha adil ve erişilebilir bir geleceği birlikte inşa edebiliriz.

Kaynak:Haber Merkezi

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Önceki ve Sonraki Haberler