Başkan İnce: “Kurtuluşumuz kendi ellerimizde”
1 Mayıs Tertip Komitesi Başkanı Yılmaz İnce, “Eşit, adil, özgür, laik ve barış içinde yaşayacağımız bir dünyayı yaratmak için, kurtuluşumuzun kendi ellerimizde olduğunu biliyoruz.” dedi.
Volkan KARABAĞ
Cumhuriyet Meydanında düzenlenen 1 Mayıs kutlama programında bir konuşma yapan 1 Mayıs Tertip Komitesi Başkanı Yılmaz İnce, “1 Mayıs, dünyada, bütün emekçilerin, dil, din, ırk, mezhep ayırt etmeksizin kutladığı, mücadele ve dayanışma günüdür. Ülke de, iş kazalarının örtbas edildiği, sendikasız, sigortasız, güvencesiz çalıştırmanın kalıcı hale getirilmek istendiği, baskının, şiddetin, yasaklama ve keyfiliklerin arttığı, hukukun ayaklar altına alındığı bir ortamda, 1 Mayıs’ı kutluyor ve bu alanları dolduruyoruz.” diye konuştu.
Başkan İnce’nin yaptığı konuşma şöyle: “Ülkede, eğitim ve sağlık sisteminde, emekçilerin zararına düzenlemeler yapılıyor, kamu hizmetleri özelleştiriliyor muhalif basın susturuluyor. Demokratik kazanımlarımız, tasfiye edilmek istenmektedir.
İşçilerin hak arayışlarını ve grev haklarını engelleyenler bunun bir başarıymış gibi iktidar tarafından sermaye sınıfına anlatıldığı bir dönemdeyiz. İşverenler için gül bahçesi haline getirilen düzen, işçiler için dikenli tarla haline getirilmiştir.
Hükümetin patron yanlısı icraatları sonucu bir avuç sermayedar, kâr ve zenginlik içinde yüzüp, servetlerine servet katarken, ekonomideki büyümeden işçi ve emekçi halk kitlelerinin payına düşen ise daha fazla yoksulluktur.
Günde 6 işçinin iş cinayetlerine kurban gitmesi, iş güvenliği ve işçi sağlığı yasasının uygulanmasının ertelenmesine engel olmuyor. Sermayenin karının artırmasına karşılık, emekçilerin grevleri yasaklanıyor, sendikal hak ve özgürlüklerimiz alabildiğine daraltılıyor. Irk, din-mezhep ve siyasi ayrımlar körüklenerek işçiler, emekçiler bölünmeye ve kışkırtılmaya çalışılıyor.
Eğitim sistemi yaz-boz tahtasına dönüştürülerek, dayatmacı eğitim ile çocuklarımızın geleceği üzerinde oyunlar oynanıyor, demokratik, laik, bilimsel, anadilinde, kamusal eğitim, yerini itaatkâr, tekçi, cinsiyetçi ve paralı eğitime bırakıyor.
Ortalama işçi ücreti ile asgari ücret neredeyse aynileşmiş durumda. İş güvencesine son darbe için Hükümet; bir yandan “kıdem tazminatını’’ fona bağlayarak, öte yandan kamu emekçilerinin iş güvencesini kaldırarak son hazırlıkları tamamlamaktadır. İşçilerin taleplerini dinlemeyen hükümet, memurların da haklarını her geçen gün daha fazla budayarak, iş güvencesini kaldırma girişimleri ile güvencesiz ve düşük ücretle çalışmayı dayatıyor.
İşsizliğin faturası kadınlara yıkılarak ve kadın sömürüsü artırılarak aşılmak istenmektedir. Kadınlar, bir yanda güvencesizliğin, yoksulluğun ve işsizliğin, diğer yanda şiddetin türlü biçimlerine her gün daha fazla maruz kalıyor. Kadınlara ve küçük bedenlere yönelik taciz, tecavüz ve katliamların korkunç boyutlara ulaştığı bir süreçte, maalesef yetkililer tarafından yeterli önlemler alınamamaktadır.
Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Anayasa ve yasalar yok sayılıyor. Siyasetçiler, gazeteciler, öğrenciler, sendikal mücadele yürütenler tutuklanıyor. Basın özgürlüğü ve halkın haber alma hakkına yönelik saldırılar artıyor. Tekelci sermaye medyası içerisindeki farklı seslere bile tahammül edilmeyen ve yandaş bir medya imparatorluğu kuruluyor.
Hem “yerli ve milli” olmakla övünüp hem de halkın birikimlerinin ürünü kamu kurumlarını yok pahasına sermayeye peşkeş çekerek özelleştirme rekoru kıranlar, ülkeyi temel gıda ürünlerinde bile dışarıya bağımlı hale getirmiştir.
Hükümet eline aldığı OHAL kalkanıyla, yıllardır verilen mücadeleler nedeniyle yapmak isteyip de yapamadığı politikalarını, eksiksiz biçimde hayata geçirmeye başlamıştır. Bir gecede çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle on binlerce kamu emekçisi haksız ve hukuksuz biçimde açığa alınmış ya da ihraç edilmiştir.
OHAL’in arkasına sığınılarak yapılan ihraç ve açığa almaların, darbeci zihniyetlerin yaptıklarından hiçbir farkı yoktur! Çünkü her darbe, hukuku askıya almayı ve gücü elinde tutanın kudretine herkesin itaat etmesini sağlamayı amaç edinir! Bugün de hükümetin politikalarını eleştiren ve onaylamayanlara yapılanlar, toplumun geniş kesimlerine diz çöktürülmek istendiğini açıkça göstermektedir.
Ekonominin kötü yönetilmesinin bedeli emekli, memur, işçi, işsiz ve esnafa; vergi artırımı, BES’in zorunlu hale getirilmesi, kıdem tazminatının buharlaştırılması ve zamlar yolu ile ödetiliyor. Bunların yanı sıra vergi reformu başlığı altında kurumlar vergisinin kademeli olarak düşürüleceği sözü verilerek şirketler, holdingler rahatlatılırken, doğrudan vergilerin artırılması ve gelir vergisinin artırımlı olarak alınmasıyla çalışanın vergi yükü altında daha fazla ezilmesi sağlanıyor.
21 Nisan’da Ankara’nın Çubuk ilçesinde CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik örgütlü, yönlendirilmiş organize linç girişimi, içinden geçtiğimiz sürecin kırılganlığı, belirsizliği ifade ediyor. Onlarca, yüzlerce benzer örnek bize şunu açıkça öğretmiştir ki, içinde bir şekilde iktidarın/devletin olmadığı ya da göz yummadığı bir linç girişimi daha başlamadan önlenebilmektedir. Ve yine biliyoruz ki, benzer hassas süreçlerde yaşanan linç girişimleri, saldırılar gelecek için hazırlanan kimi karanlık ve kanlı süreçlerin habercisi/fitili olabilmektedir. Umarız kaygılarımızda haklı çıkmayız ve hâkim olan demokrasi, barış olur!
Halkın seçmiş olduğu bir belediye Eşbaşkanının uzattığı ele bakılmaması ve yok sayılması demokrasinin hiçbir maddesine sığmaz. İnsanları ötekileştirmek zıt kutupların oluşmasına neden olur. Bizler insanların birbirlerini sevdiği, dostluk kurduğu, her renge saygı duyduğu, gülen yüzlerin hayat verdiği bir Türkiye istiyoruz.
1 Mayıs mücadele gününde, gelecek güzel günlerin “ne kadar gerekli?” olduğunu hatırlattı, mücadele azmimizi büyüttü.
Eşit, adil, özgür, laik ve barış içinde yaşayacağımız bir dünyayı yaratmak için, kurtuluşumuzun kendi ellerimizde olduğunu biliyoruz. Yarın çok geç olmadan, bugünden başlayarak haklarımız ve özgürlüklerimize sahip çıkalım.
Bizler, 1 Mayıs’ta alanları dolduranlar, gelecek kaygısı çekenler, bu zulüm bitsin diyenler, mücadeleye devam diyoruz, durmak beklemek yok. Gelecek Güzel Günler Önümüzde.
Öyleyse bugün bütün dünyanın işçileriyle birlikte;
-İşçi sınıfını ve emekçilerin haklarının daha ileriden savunulması için,
-İş, ekmek ve özgürlük için,
-Savaşa, savaş politikalarının faturasına, hayır demek için,
-Sömürüye, emperyalist-kapitalist “çözümlere” ve “kurtuluş planlarına” hayır diyoruz.
Yaşasın İşçilerin Birliği!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Yaşasın Birlik-Mücadele ve Dayanışma!
Yaşasın 1 Mayıs!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.